Tarihi Yerler






İZMİR ATATÜRK MÜZESİ

Kordon’daki 248 numaralı iki katlı yapı 1862 yılında halı tüccar Takfor tarafından yaptırılmış bir konak. Tarihi bina 1927 yılında Belediye tarafından Mustafa Kemal Atatürk’e armağan edilmiş. Atatürk İzmir’e geldiği zaman bu evde kalmış, çalışmalarını burada sürdürmüş. 1941 yılında müzeye dönüştürülen bina geçtiğimiz yıllarda restore edildi.

Atatürk Müzesi'nin bulunduğu üst katta, tablolar, büyük boy aynalar, vestiyer, mobilya ve bronz döküm saat salonu yer alıyor. Salona açılan soldaki odalar Atatürk'ün banyosu, yatak odası, çalışma odası, kütüphane, misafir odası, yaver odası ve yemek odası olarak düzenlenmiştir.






ATATÜRK ANITI

Cumhuriyet Meydanı’nda büyük önderimiz Atatürk’ün “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir İleri” komutunu taşıyan anıt, İtalyan heykeltıraş Pietro Canunica tarafından 1933 yılında yapılmıştır. Atatürk’ün üniforması ile bir at üzerinde tüm heybeti ile gösterir. Kaidesindeki milli mücadele kabartmaları görülmeye değerdir.







KONAK PİER (ESKİ GÜMRÜK BİNASI)

19.Yüzyılda Fransızlar, sahil şeridinin darlığı ve gemilerin kıyıya yanaşamadığını öne sürerek, Sadrazamdan dolgu izni alır. Basmane Garı’nın denize bağlandığı noktayı gümrüklü mal depolama alanı olarak kullanmak üzere doldurulur. Taş söveleri, çatı parapeti, bina aksındaki süslemeleri, dairesel yontulmuş köşe taşlarıyla, özenli bir cephesi bulunan, katlı gümrük binası 1854 yılında tamamlanmıştır. 1905-1913 tarihlerinde deniz bir kez daha doldurularak Belçika’da üretilerek gemilerle İzmir’e getirilen fort döküm dairesel kolonlar, u profil kolonlar ve çelik profil çatı makaslarının kullanıldığı büyük hol eklenmiş ve yapı bugünkü halini almıştır. Çelik strüktür elemanlarının geometrik formlarında görülen benzerlikler nedeniyle, Gustave Eiffel ekolüne ait olabilecekleri düşünülmektedir. Yapı Günümüzde alışveriş merkezi olarak kullanılmaktadır.







YALI (KONAK) CAMİ

Konak Meydanında, çinileri ve sekizgen planıyla dikkatleri çeken, İzmir’in en zarif camilerinden Yalı (Konak) Cami, Mehmet Paşa kızı Ayşe Hatun tarafından 18.yüzyılda yaptırılmıştır. Firuze çinilerle süslü cami adeta Konak Meydanı ile özdeşleşmiştir.
















HÜKÜMET KONAĞI

1868-1872 yılları arasında yapılmış olan Hükümet Konağı Türklerin ulusal bağımsızlık savaşı olan Kurtuluş savaşında çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü 9 Eylül l922’de Türk ordusunun İzmir’e gelmesiyle Hükümet Konağına çekilen Türk bayrağı aynı zamanda İzmir’in kurtuluşunu simgeler.











SAAT KULESİ

1901 yılında Sultan Abdülhamit’ in tahta çıkışının 25.yıldönümü nedeniyle Sadrazam Küçük Sait Paşa tarafından yaptırılmıştır. Son derece zarif görünümüyle Konak Meydanını bir inci gibi süslemektedir. Teras yükseldikçe incelen sivri kemerleri, kubbecikleri, mukarnas işçiliği ve geometrik figürlerle donatılmış olan taş işçiliğinin dantele gibi bir zarafet içinde Saat Kulesi’ni çevrelemesi, oldukça zengin bir görüntü oluşturmaktadır. Kulenin saati Alman İmparatoru II.Wilhelm tarafından armağan edilmiştir. İzmir‘in sembolü olarak kabul edilen Saat Kulesi‘nin altında bulunan odanın dört köşesinde çeşmeler bulunmaktadır.






İZMİR ARKEOLOJİ MÜZESİ

Üç katlı müzenin Üst Kat Salonu’nda İzmir çevresindeki ören yerlerinde yürütülen kazılardan arkeolojik buluntular sergileniyor.

Aynı kattaki Hazine Salonu’nda Arkaik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait altın, gümüş ve değerli taşlardan yapılmış süs eşyaları, cam eşyalar, sikkeler ve bronz Demeter heykeli görülebiliyor.

Orta kat (giriş kat) mermer eserlere ayrılmış. Arkaik Dönem’den Roma Dönemi sonuna kadar heykeller, büstler, portre ve mask gibi mermer eserler sergileniyor.







İZMİR ETNOGRAFYA MÜZESİ

Arkeoloji Müzesine bitişik 19. yy’da yapılmış Neo Klasik yapıdadır. Yapı 1831 yılında vebaya yakalanan hastalara, 1845 yılında yoksul Hıristiyan ailelerine tahsis edilmiş. Kesme taşlardan yapılan bina restore edilerek 1988 yılında müze olarak kullanılmaya başlandı.


İzmir ve çevresindeki XIX. yy. sosyal yaşamından eserler sergilenen müzenin birinci kat teşhir salonunda misafir odası, hamam takımları, el işlemeleri, efe giysileri ve aksesuarları, kentin ilk Türk eczanesi (İttihat Eczanesi) ile nalıncılık, keçecilik, nazar boncuğu yapımı, çömlekçilik, tenekecilik gibi ürünlerin yapılış şekilleri, deve güreşleri fotoğrafları sergilenmektedir.


İkinci kat salonunda gelin odası, oturma odası, sünnet odası; mutfak, gelin başları, Osmanlı sikkeleri, elyazması kitaplar ve yazı takımları; Osmanlı savaş araçları ile bölgeye ait kilim, halı, heybe ve benzeri dokumaları sergilenmektedir.






TARİHİ ASANSÖR

Mithatpaşa Caddesi ile Halilrıfatpaşa semti arasındaki yükselti farkından dolayı, iki semt arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacı ile 1907 yılında Musevi işadamı Nesim Levi tarafından bir asansör inşa edilmiştir. 51 m.’lik yükseklikte yer alan Halilrıfatpaşa semtine 155 basamaklı merdivenle çıkılıyordu. Buraya inşa edilen asansör kulesi ile iki semt arası birleştirilmiştir. Bu kulede iki asansör bulunmakta, bunlardan soldaki buharla, sağdaki ise elektrik ile çalışmaktaydı.1985 yılında gerçekleştirilen restorasyonla her iki asansör de elektrikle çalışır duruma getirilmiştir. 1992 yılında restore ettirilen tarihi asansör kentin önemli bir turistik durağıdır. Asansör'ün girişindeki Dario Moreno Sokağı'nın iki yanındaki sakız evleri de bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Üst terasta mevcut kafe ve restoran ziyaretçilere eşsiz bir körfez manzarası sunar.





İZMİR MİLLİ KÜTÜPHANE ve ELHAMRA SİNEMASI

Türkiye’nin Milli adını taşıyan ilk Kütüphanesi olan İzmir Milli Kütüphanesi, İttihat ve Terakki Fırkası’nın çabalarıyla,1912 yılında okumuş, kültürlü Türk gençlerinin yetiştirilmesi amacıyla, Beyler Sokağı’ndaki Salepçizade Konağı’nın selamlık bölümünde hizmete girmişti. Bugünkü binasının yapımına 1922’den sonra başlayarak, 1926 yılında Elhamra Sineması tamamlanarak hizmete açılmış, kütüphane binası ise 1933 yılında tamamlanabilmiştir.






KEMERALTI

Mezarlıkbaşı semtinden Konak Meydanı’na kadar uzanan bölgeyi içine alan ve her köşesi buram buram tarih kokan Kemeraltı Çarşısı yüz yıllardır İzmir’in en canlı alışveriş mekânıdır. İlk yapıldığı yıllarda çarşı, kısmen tonozlu, kiremit örtülü, yan sokakları ve arastalarıyla bir kapalı çarşı görünümündeydi ve Kemeraltı adını da bu özelliğinden almıştır.


Eskinin gizemli tonoz ve kubbeli dükkânlarının sayısı oldukça azalsa bile, modern iş merkezleri, mağazaları, aktarları, baharatçıları, sinemaları ve kafeteryaları ile sokakları günün her saati canlı, her türlü alış-verişin yapılabileceği bir merkez görünümündedir. Bu kapalı ve açık mekânlardan oluşan çarşıda geleneksel Türk el sanatlarından modern hediyelik eşyalara, seramiklerden ahşap ürünlere, halı ve kilimlerden deri ürünlere kadar her türlü ürünün her çeşidini bulmak mümkündür.





 
KEMERALTI CAMİİ

Yusuf Çavuşzade Ahmet Ağa tarafından 1671 yılında yaptırılan camii İzmir’deki eserlerin en önemlilerinden biridir. İbadet mekânı tek kubbeli ve kübiktir. Minaresi batıda olan caminin etrafında medrese, kütüphane ve sebil vardır. Caminin alçı süslemeleri dikkat çekicidir.











AGORA

İzmir’in Namazgâh semtinde bulunan Agora, mevcut görünümüyle Roma dönemine aittir. Agora antik dönemlerde politik toplantıların ve halkın alışveriş yaptığı bir yerdir. İzmir Agora’sı ticari olmaktan ziyade, bir devlet agorası görünümündedir.

1932–1941 yılları arasında yapılan ilk dönem kazılarla büyük bir bölümü ortaya çıkarılan İzmir agorasının, dikdörtgen formda, ortada geniş bir avlu etrafında sütun ve kemerler üzerine inşa edilmiş üç katlı ve önünde merdiveni olan bileşik bir yapı olduğu anlaşılmıştır. Son dönemlerde yapılan kazılar sonucunda İzmir Agorasının bugüne kadar bilinen en büyük Agora olduğu ortaya çıkmıştır.





KIZLARAĞASI HANI

Kızlarağası Hanı 1744 yılında Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılarak hizmete sokulmuştur. Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir’deki nadir eserlerinden olan han, diğer Osmanlı Hanları gibi çarşılı ve avlulu hanlar düzenindedir. Kızlar Ağası Hanı 4000m2’lik kareye yakın dikdörtgen planlı, avluya bakan kısımları iki katlı, bedestenleri tek katlı yaklaşık 500m2’lik avlusu olan görkemli bir yapıdır.

1988–1993 yılları arasında restore edilerek günümüzde turistik bir çarşı olarak hizmete giren Kızlarağası Hanı’nda çok çeşitli el sanatları, her türlü hediyelik eşya, halı, kilim, gümüş takı, giyim eşyası, nargile ve malzemeleri, deri kıyafetler ve çarpıcı hediyelik eşyalar satışı yapan dükkânlar ile mistik havayı soluyarak çayınızı içebileceğiniz bir çayevi bulunmaktadır.





ST. POLYCARP KİLİSESİ

St. Polycarp Kilisesi M.S. 155 yılında inancından dolayı Romalılar tarafından bugünkü Kadifekale yakınında bulunan stadyumda 86 yaşında şehit edilen St. Polycarp adına yapılmış olup, İzmir’in en eski kilisesidir. Yapımı 1625 yılına kadar uzanmaktadır. Osmanlı İmparatoru Sultan Süleyman'ın müsaadesi ve Fransa Kralı XIII. Louis'in iradesi ile inşaa edilmiştir. Yapının iç duvarlarında bulunan freskler görülmeye değerdir.








İZMİR TARİH VE SANAT MÜZESİ

Kültürpark'ta yer alan İzmir Tarih ve Sanat Müzesi üç ayrı bölümden oluşuyor. Girişte sağdaki bina, taş eserlere, ortadaki bina seramik eserlere ve soldaki bina da değerli eşyalara ev sahipliği yapmaktadır.

Taş eserler bölümünde İzmir ve yakın çevresindeki ören yerlerinden heykeller, kabartmalar sergileniyor. Agora'da gün ışığına çıkartılan Demeter, Poseidon, Artemis heykel grubu görülmeye değerdir.

Seramik eserler bölümünde ise, başta Smyrna Tepekule höyüğü olmak üzere, İzmir çevresindeki prehistorik yerleşimler Baklatepe, Kocamıştepe, Pınartepe ve Limantepe’den buluntular ve seramik parçaları sergilenmektedir.

Değerli Eserler Bölümü’nde Arkaik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait altın, gümüş ve değerli taşlardan yapılmış süs eşyaları, cam eşyalar, sikkeler bulunmaktadır.





KADİFEKALE

İzmir merkezde körfeze hâkim bir noktada kurulmuş olan Kadifekale M.Ö. 3 yy.da Büyük İskenderin talimatı ile Generallerinden Lysimachos tarafından inşa edilmiştir.

Kenti taç gibi süsleyen Kadifekale ilk yapıldığı dönemdeki özellikleriyle günümüze dek ulaşamamıştır. Kale Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde de kullanıldığı için bu dönemlerde geçirdiği onarımların izlerini taşımaktadır. Kalenin etrafı bugün modern yerleşim yeri ile çevrili olmasına karşın Helenistik ve Roma dönemine ait sur duvarları görülebilmektedir.

Deniz seviyesinden 186m.yükseklikte kurulan Kadifekale 6 kilometrelik bir alan üzerinde yer almaktadır. Doğu ve Güney duvarları tamamen yıkılmış olan kalenin Kuzey ve doğu duvarları ile beş kulesi ayakta kalmıştır. Kulelerin yüksekliği 20-35m.dir. Kale içinde Bizans Dönemine ait kemerli büyük bir sarnıç ve bir mescit kalıntısı bulunmaktadır.





KIZILÇULLU SU KEMERLERİ

Eski adı Kızılçullu olan Şirinyer'de bulunan su kemerleri Meles Çayı üzerindedir. Kadifekale'de kurulan şehre su getirmek için yapılmıştır ve geç Roma dönemine aittir. Yapımında taş tuğla ve Roma harcı kullanılmıştır. Kemerler zamanla Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından onarılarak uzun süre kullanılmıştır. 





BERGAMA  

İzmir'in kuzeyinde 100 km uzaklıkta, Bakırçay Havzasında yer alan ve ülkemiz uygarlık tarihinin en eski yerleşmelerinden biri olan Bergama, tarih öncesi dönemlerden başlayarak İon, Roma ve Bizans uygarlıkları ile devam eden dönemde, Dünya çapında önemi olan arkeolojik eserlere sahip olmuştur. Bergama'nın güneybatısında Antik Dönemin önemli sağlık merkezlerinden Asklepion, ilk yerleşim alanı olan 300 m. yüksekliğinde dik bir tepe üzerinde kurulan Akropol ve M.S. 2. yüzyıla tarihlenen Serapis Tapınağı (Kızıl Avlu) yörenin turistik cazibesini oluşturmaktadır.





ŞİRİNCE KÖYÜ

Doğu Roma İmparatorluğu döneminde bir yerleşim alanı olduğu tahmin edilen Şirince köyünde, bazı yapı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Kule kalıntısı, su kemerleri ile 11. yüzyıldan beri varolduğu sanılan manastır/kilise yapıları, Şirince’de günümüze kadar kalan arkeolojik ve tarihi kaynaklardır.

Selçuk ilçe merkezine 8 km. uzaklıktaki Şirince köyü, 19. yüzyılda bir Osmanlı yerleşimi olarak vadi yamaçlarında gelişmiştir. Arazi yapısı ile uyumlu kentsel dokuda, doğal çevre ile bütünleşmiş yaklaşık 200 ev günümüze kadar korunabilmiştir.







EFES HARABELERİ

Vedius Gymnasium: M.S. II. Yüzyılda Vedius Antonius adına zengin bir Efes' li tarafından yaptırılmıştır. Doğudaki avlusu, ortada yer alan tören salonu, soyunma odası ve hamamları ile dönemin özelliklerini karekterize eden sportif ve kültürel eğitimin yapıldığı görkemli bir yapıdır.











YEDİ UYUYANLAR

M.S. 5. ve 6. yüzyıla rastlayan dönemde yapıldığı sanılan Yedi Uyuyanlar Ören yeri dini bir merkez hüviyetindedir.Rivayete göre Hıristiyanlığın resmi dini olarak kabulünden önce, putperestlerden kaçarak buraya sığınan yedi genç uykuya dalıp iki yüzyıl sonra uyanmışlardır. Uyandıklarında Hıristiyanlık resmi din olmuştur. Bu mucize olay üzerine , öldükten sonra bu yedi gencin tekrar gömüldüğü ve adlarına büyük bir bina yaptırıldığı sanılmaktadır. Bugün kazılarda ortaya çıkarılan yapı oldukça büyük abidevi boyutlardadır ve çoğu kaya oyma mezar buluntularına, iki kilise ile katakomplara rastlamaktadır.





MERYEM ANA EVİ

Bülbül Dağı üzerinde Hıristiyanlığın kutsal anası Hz. Meryem'in Evi bulunmaktadır. Hıristiyanlarca ''Panaya Kapulu'' olarak da adlandırılan kutsal yerin M.S.4. yüzyılda inşa edildiği sanılmaktadır. Hz. İsa'nın yakalanıp çarmıha gerilişinden kısa bir süre önce annesini arkadaşı ve havarisi olan St. Jean'a teslim etmiştir. St. Jean Hz. İsa'nın çarmıha gerilişinden sonra Hz. Meryem'in Kudüs'te kalmasını sakıncalı bulduğundan onu yanına alarak kaçırmış ve buraya getirmiştir. Hıristiyanlık dinini yaymak gibi kutsal bir görevi üstlenmiş olan St. Jean çağın en büyük kenti durumundaki Efes'i kendine hedef seçmiş Hz. Meryem'i putperestlerin diyarına sokmak istemediğinden onu Bülbül Dağı eteklerinde sık ağaçlarla kaplı bir köşede yaptığı kulübede gizlemiştir.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder